Sabun Sektörü

sabun-uretimi

Kimya sektörünün alt sektörlerinden olan sabun ve deterjan sanayii, üretim süreçleri farkli olmasina karsin mevzuat, yapi ve sorunlar açisindan büyük ölçüde benzerlik göstermektedir.

İleri toplumlarin günlük yasamlarinda en çok gereksinim duyduklari maddelerin basinda yikayici ve temizleyici maddeler gelmektedir. Bu maddelerin tüketim seviyesinin toplumlarin gelismislik düzeyini yansitan göstergelerden birisi oldugu tüm dünyada kabul edilmistir. Temizlik ürünleri, pazarinin hangi ürün kategorilerinden olustuguna bakilacak olursa pazarin, % 88’ini deterjanin, %12’sini ise sabunun olusturdugu görülmektedir.

Sabun ana maddesi bitkisel ve/veya hayvansal yaglarin veya yag asitlerinin alkalilerle (NaOH, KOH vb.) reaksiyonu sonucu üretilen ve genel anlamda canlilarla esyalarin temizlenmesinde kullanilan, ancak tekstil sanayii gibi diger sanayi kollarinda da kullanim yeri bulan ilk ve en eski temizlik maddesidir. 1884 yilinda W.H.Lever tarafindan ilk defa ambalajli sabunun piyasaya sunulmasiyla modern sabun sanayiinin temeli atilmistir. Bu tarihten sonra devamli gelisen ve teknolojik bakimdan kendini yenileyen sabun sanayii, bugün milyonlarca ton üretimiyle temizlik maddeleri sektöründeki önemli yerini devam ettirmektedir.

Türkiye’de 20. yüzyilin ortalarina kadar sabun tüketimi basit usulde sergi sabunculugu olarak devam etmis olup bugünde hala özellikle küçük yerlesim birimlerinde bu tür üretim yaygindir. Yüzyilin ortalarindan itibaren makine sabunculugu baslamis ve yapilan yatirimlarla bugün bir kismi bu tür imalata dönmüstür. Gerek kapasite gerekse kalite olarak önemi tartisilmaz olan makine sabunculugunun, giderek tümüyle sergi sabunculugunun yerini almasi beklenmektedir.

1994 krizinden sonra hizli bir biçimde büyüyen temizlik sektörü 2000 yilinda yavaslama egilimine girmis, daha sonra sektör 2001 krizinin etkisiyle iç pazarda oldukça önemli bir daralma yasamistir. Türkiye’de toplam sabun pazari 2000-2002 yillari arasinda yaklasik 100 milyon ABD dolari düzeyinden 2001 yilinda yasanan krizin etkisiyle 80 milyon ABD dolarina gerilemistir. Daralma, özellikle klasik kati sabun piyasasinda görülmüs, buna karsin sivi sabun pazari krize ragmen büyümesini sürdürmüstür. Ihracatin etkisiyle 2002 ve 2003 yillarinda sabun sektöründe üretim yaklasik % 5 düzeyinde artmis, ancak 2000 yilindaki düzeye hala ulasilamamistir.

Mevcut durum

Sektördeki firma sayisi 1980’li yillarda 400’den 2000’li yillarda yaklasik 110 adete düsmüstür. Firma sayisindaki söz konusu azalma, üretim kapasitesi ve miktarina olumsuz etki yapmamistir. Modern teknoloji ile üretim yapan kuruluslar kapasitelerini önemli ölçüde artirarak iç ve dis talepleri kolaylikla karsilayabilecek duruma gelmistir. Sektörün tolam kapasitesinin % 75’i 10-11 büyük firma tarafindan karsilanmaktadir. Sektördeki ortalama kapasite kullanim orani % 50 düzeyindedir. Son yillarda görülen kapasite artisi ise makineli sabunculuk yönündedir. Bu sektördeki önemi girdiler donyagi ve palm ve koko yagi gibi bitkisel yaglar olup tamamen ithal edilmektedir.

Bunu da oku :  Argan Yağlı Sabun

Üretim
Sabun sektöründe içerde doymus bir pazar görüntüsüne karsilik sektörde faaliyet gösteren firmalarin uzun senelerden beri ihracata verdikleri önem ve yeni pazar gelistirmekteki becerileri bu pazarda yeni firsatlar yaratmaktadir. Sabun üretiminin yaklasik üçte biri iç pazarda tüketilmekte, üçte ikisi ise muhtelif dis pazarlara ihraç edilmektedir.

Üretim verileri ele alindiginda, 2001 yilinda yasanan kriz ithalatta azalma, ihracatta ise artis getirmistir. Fakat iç pazardaki daralma, üretimi az da olsa etkilemistir. Sektör açisindan iç Pazar önemini muhafaza etmektedir. Ancak firmalarin mevcudiyetini sürdürebilmesi için ihracat büyük önem tasimaktadir. Sektör üretiminde TS 54 uygulanmakta olup, bu ayni zamanda mecburi standarttir.

DIE’den alina verilerle 1999-2003 yillari arasinda Türkiye’de sabun üretimi, yurtiçi talep ve dis ticaret verileri, miktar (bin ton) ve fabrika çikis degeri olarak (milyon ABD dolari) Grafik 1 ve 2’de verilmistir. 2003 yili toplam sabun tüketimi miktar ve deger olarak, perakende fiyatlarla birim tüketim degeri ve Türkiye ile AB kisi basi ortalama tüketim miktari Tablo 1 ve ‘’de verilmistir.

Sektörde 1999 yili ortalarindan itibaren, tuvalet sabunu kullaniminda önemli bir azalma görülmektedir. Banyo sabununda da benzer bir egilim söz konusudur. Kalip sabun tüketiminde yasanan düsüse karsin, likit sabun kullaniminda gözle görülür bir artis vardir. Toplam tüketim fazla bir degisim göstermemekle birlikte, kati sabundan sivi sabuna geçis oldugu net olarak görülmektedir.

Bunu da oku :  Sabun Paketleyerek Ek Gelir Elde Edin

Tonaj olarak fazla degisiklik göstermeyen sabun tüketimi deger olarak (tüketici fiyatlariyla) ekonomik krizden oldukça etkilenmis, kriz sonrasi yeniden toparlanmistir. Veriler sivi ürünlerin giderek tüketicinin begenisini kazandigini ve talebin bu yöne kaydigini göstermektedir.

AB’de sabun sektörüne bakış
Sabun sektörü AB içinde temizlik ürünler sektörünün oldukça küçük bir bölümüdür. Bu sektörün 2001 yili cirosu tüketici fiyatlariyla yaklasik 1,1 milyar euro düzeyindedir. Sektör geleneksel olup diger ürün gamlarindaki yenilikler nedeniyle zaman içinde pay kaybetmis olmasina ragmen el ve banyo kullaniminda önemli yer tutmaya devam etmektedir. Avrupa içinde 2000 yili itibariyle kisi basi sabun harcamasinin tüketici fiyatlariyla 2,00 euro/yil ve 0,91 kg/yil oldugu hesap edilmektedir. Türkiye için bu oranlar 1,91 euro/yil ve 1,27 kg/yil seklindedir.

AB içindeki kisi basi tüketim Türkiye ortalamasina göre düsüktür. Bunun temel nedeni AB içinde vücut jeli ve dus jeli olarak anilan kategorinin Türkiye’de gelismemis olmasidir. AB’de ayri bir kategoride ele alinan bu ürün Türkiye’de sabun kategorisinin içinde görünmektedir. Yerli pazarda segmentasyon gelistikçe bugün sabun olarak tüketilen bazi kisisel temizlik ve bakim kategorileri büyük olasilikla kendi alanlarina kayacak ve sabun tüketimi göreceli olarak azalacaktir.

Birim tüketim verilerinden görülecegi gibi AB içinde sabunun tüketiciye maliyeti 2,2 euro/kg olup Türkiye’de tüketici maliyeti ise 1,50 euro/kg’dir. Türkiye ortalama fabrika çikis fiyatlari AB ülkelerine göre çok daha ucuzdur. Bu nedenle Türk ürünlerinin uluslar arasi pazarda rekabet gücü oldukça yüksektir. Ancak, burada Türkiye’de agirlikli olarak daha çok banyo ve çamasir sabunu gibi ucuz sabunlarin kullanildigi da unutulmamalidir.

Sabun sektörünün rekabet gücü
Sektörde kapasite darbogazi bulunmamaktadir. Ihracata yönelik yatirim nedeniyle atil kapasite söz konusudur. Üretim teknolojisi, bazi özel tip sabunlar disinda, diger dünya ülkeleriyle ayni düzeye ulasmistir.

Bunu da oku :  Sabun ve Deterjan Arasındaki Farklar

Fiyat rekabeti nedeniyle yatirimlar son teknolojilere yönelmektedir. Bu egilim istihdami nicelik olarak azaltmakta ancak nitelik olarak artirmaktadir. Isçi yogun üretimler yavas yavas yok olmaktadir. En son teknolojiye yatirim yapildigi için finansman maliyetleri oldukça artmistir. Bu durum ise, fiyat politikasinda üreticiyi fiyat artisina zorlamaktadir. Gerek yerli gerekse yurt disi piyasalarda rekabet çok arttigindan fiyat ve kalitenin birlestigi ürün degeri ön plana çikmistir. Bununla birlikte markalasma da önem kazanmistir. Üretimin fabrika çikis fiyati genelde AB ülkeleri ve diger gelismis ülkelerden oldukça düsüktür ki, bu da rekabet gücünü artirmakta ve ihracat potansiyelini olumlu etkilemektedir. Hammadde önemli ölçüde ithalata dayali olup bunlar ABD (donyagi) ve Uzakdogu (palm ve koko yaglari) menselidir.

Son yillarda pazar paylari giderek artan büyük market zincirleri, kendi markalari ile (private label) üürn yapilmasini istemektedir. Bu gelisme fason üretimi giderek ön plana çikarmaktadir.

Temel girdilerden enerji (elektrik ve dogal gaz) ve su maliyetleri AB ülkelerine göre çok yüksektir. Bu durum ürün maliyeti açisindan karsilasilan rekabette önemli ölçüde olumsuz etki olusturmaktadir. Firmalarin kisitli imkanlari nedeniyle Ar-Ge’ye yeteri kadar bütçe ayrilmamaktadir.

Üretim, hammadde ve ürün ithalati Saglik Bakanligi ön iznine tabidir. Bu ise zaman ve is kaybina neden olmaktadir. Bugünkü rekabet ortaminda piyasa ve tüketici ihtiyaçlarina geç cevap verilebilmektedir.

Üretimde genel olarak AB için geçerli standartlar uygulanmamaktadir. Bu olgu ihracattaki rekabette ülkemiz yönünden problem yaratmaktadir.piyasa denetimi olmamasi nedeniyle haksiz rekabet söz konusudur. Izin ve denetime tabi olmayan ürünler piyasaya verilebilmekte, halkin sagligina gereken önem verilmemektedir.

Vadeli alimlarda uygulanan % 3 KKDF vergisi maliyetleri olumsuz etkilemektedir. Bu verginin bitmis ürünlerden fazla alinip hammadde ve ara ürünlerden alinmamasi halinde yurt içinde üretilen ürünün rekabet sansi artirilacaktir. solverkimya.com

(Visited 1.021 times, 1 visits today)

Related posts

Leave a Comment